12 Eylül 2013 Perşembe

İNSAN VE SOSYAL ADALET


İnsanlığın canavarlaştığı hepimizce malum! Bilhassa büyük şehirlerde… Dünya sevgisi insanoğlunu insanlıktan çıkardığı bir çağda yaşıyoruz. Dünya süslü bir gelin gibi herkesin yüzüne gülüyor ama hiç kimseye ait olmuyor… 
">">

Dilediğiniz kadar yaşayın muhakkak öleceksiniz;
Dilediğinize yapışın muhakkak ondan ayrılacaksınız…

Var mı daha ötesi? Maalesef Ahiret bilincini kaybettik.. Ebedi hayat için kılımızı kıpırdatmazken geçici şu yaşam için hiç ölmeyecekmişiz gibi birbirimizi yiyoruz…. Biraz özeleştiriye ne dersiniz????
“İnsan” demek ünsiyet eden demektir.. “ünsiyet” kelimesi mahlukatla iyi geçinmektir. Mahlukat derken içine çiçekten böceğe inekten sineğe kadar tüm canlılara yaşam hakkı tanımak demektir…. Adil olmak birbirine iyilikte bulunmak, trafikten tutunda orman kanunlarına kadar tüm ilişkileri yaratıcının koyduğu yasalar çerçevesinde yaşamakt ki; İslam demek insan demektir…İslam fıtrata en uygun yasalar kanunlardır…
Aile içindeki ünsiyet yani insanlık meselesine gelince, her birey, yaratıcının koyduğu insan yaşamını kolaylaştıran ve gayette adil ve fıtri olan Allah’ın bize verdiği rolü en uygun bir şekilde şu dünya sahnesinde sergilemektir...
Kapitalizm maalesef aile hayatında huzur bırakmadı. Hemcinslerimi bu konuda her zaman sık sık uyarıyorum… “Ekmek zaten aslanın ağzında iken eşlerinizi reklamlarda veya dizilerde gördüğünüz hayatlara özenerek üzmeyiniz…” Kapitalist sistem maalesef kadınlar üzerinde kurduğu bir dizi faaliyetlerle önce kadınları sonrada insanlığı canavarlaştırdı… Evet ne derseniz deyin önce kadınları fıtrattan uzaklaştırdı ne hazindir ki; kadınlar adeta erkekleşerek nahifliklerini kaybetti….Kadınlık hormonları bir takım kadınsal faaliyetlerle örneğin dikiş yemek vs gibi işleri yapan ev hanımlarının hormanal dengesizlikler daha azdır.Ancak, erkeklerin yaptığı işleri yapan örneğin ağır sporlar koşular veya ağır sanayi işleri veya erkek işlerine karışan kadınların ise kadınlık hormonlarında bir takım ciddi bozukluklar bilimsel araştırmalarla ortaya konmuştur… Dizi oyuncusu bir bayan bir tv programda şu özeleştiriyi yapmıştı…”kadınlarda nezaket ve kibarlıktan eser kalmadı, çünkü kadınlar nehafetlerini çalışma hayatının içinde kaybettiler.”
Kadınlar o büyüleyici güzelliklerini cilve işve ve nazlarını yapamaz oldular…Öyle bir mücadelenin içine itildiler ki kadınlıklarını unuttular..
HZ Peygamber’in “kadına benzeyen erkek, erkeğe benzeyen kadın lanetlenmiştir” sözünün hikmeti bu olsa gerek..
Ayette geçen” kadın ve erkek birbirlerinin elbiseleridir” bakara suresi 187: hatalarını ve kusurlarını örten birbirlerinin dış tehlikelerden korurlar manasındadır…
Eşler birbirleriyle anlaşamayabilirler boşanmalar bir vakıa ve Kuran’a göre anormal değildir… Boşanmayı yasaklayan bizim dinimiz değil, Hristiyan veya Yahudilerden kalma İslam’ın içine sokulmuş inanışlardır. Ancak eşler birbirleriyle ayrılınca insanlıklarını kaybetmemelidirler… Erkek eşine muhakkak mihrini verecek annenin bakması için bırakılan çocuğu için nafakasını temin edecek, hatta süt emen bebeğinin süt masrafını baba üstlenecek… Ebeveynler insanlıktan çıkmamalıdırlar ve bilhassa arada kalan çocuklar hatırına anne babalık vazifelerini yerine getirmelidirler. Eşimden ayrılalı uzun yıllar olmasına rağmen eski çocuklarımızı babasıyla birlikte büyüttük…. Eski eşimin anne ve babasına ziyaret etmem, çocuklarımı getirip götürmem hatta hastalandıklarında onların yardımlarına koşmam bir takım çevrelerin tuhafına gitti… Ben insanım, onlar benim ebediyen anne ve babamdırlar… Şimdiki gelinler maalesef üç gün kayınvalideye katlanamıyor… Eşinin ailesine saygı duymayan karı kocalar ne hakla hangi cüretle kendilerine saygı duyulmasını bekliyorlar anlamak mümkün değildir… Ebeveyne saygı, evlada saygı, eşe saygı , aileye saygı , konu komşuya saygı, kısaca insanlara saygı olmadıkça kin ve nefretin kalplerimize dolması kaçınılmazdır.

Kalplerde nefret olduğu sürece erkenden çöküp yaşlanmak negatif enerjiyle dolup yakın yaşlarda kırış buruş olmak içten bile değildir…. Bizleri hasta eden negatif duygulardır, ancak pozitif hissedeceğiz derken ortada bir haksızlık veya zulüm varsa bunu görmezden gelmekte” sabrediyorum” deyip sus pus oturmakta, karşıdakinin zulmünü artırmaktan veya gururlarını şaha kaldırmaktan başka bir işe yaramayacaktır… 
İnsan, toplum, devlet, millet Adalet terazisi ile tartılıp haksızlığa uğratılmadıkları takdirde mutlu olacaklardır. Bu da ancak ve ancak İslam’ın kurallarına uymak suretiyle mümkün olacaktır… Ben İslam devletinden yanayım bunu göğsümü gererek ve inanarak söylüyorum başımıza tüm belalar İSLAMI hayatımızdan çıkardığımız içindir… Rahat ve huzurlu bir yaşam için İslam’ın evrensel soluğuna muhtacız vesselam!